Türkiye’de Tiyatro ve Ülke Durumuna Etkisi

Kültür endüstrisinin önemli bir birimini meydana getiren tiyatro, malzemesini kültürden ve dolayısıyla da toplumdan elde ettiği için toplumsal değişmelere tepki vermekle kalmıyor, yaşayan bir olgu olarak karşımıza çıkıyor. Bu sebeptendir ki tiyatro, savaşlara, etnik bölünmelere, şiddetin yaşamımızın doğal bir parçası haline gelmesine, medyanın insanların algılama ve davranış biçimlerini belirlemesindeki istikrarına sessiz kalamıyor. Bütün bunların yanında gelişmekte olan toplumlara mahsus bazı ekonomik sorunlar da ekleniyor.

Tiyatro Gelişmekte Olan Ülkelerin Siyasal ve Politik Durumundan Etkileniyor.

İleri tüketim toplumlarında refahın getirdiği rahatlık içinde pek tabii ki sorunlar bastırılabilir ve görmezden gelinebilir bir haldeyken, gelişmekte olan ülkelerde durum hiç de öyle değil. Daha somut bir deyişle, demokrasinin tam anlamıyla yerleşememiş olduğu (1960’dan bu yana üç askeri darbenin yaşandığı) otoriter eğilimlerin, baskının, şiddetin, özellikle de insan haklarını hiçe sayan devlet baskısının tüm yoğunluğuyla hissedildiği bir ortamda tiyatro da kendine düşen payı alıyor. Böyle bir ortamda zaman zaman ütopik bile olsa, tiyatro yoluyla anlatma,sorgulama, karşı çıkma, bir şeyleri değiştirebilme veyahutta iyileştirebilme umudu da yeşeriyor.

 Ferhan Şensoy’un Karl Valentin Skeçleri

Ferhan Şensoy’un Karl Valentin Skeçleri

Seksenli yıllarda gülmece ustası Ferhan Şensoy’un Karl Valentin’in skeçlerinden oluşturduğu İçinden Tramvay Geçen Şarkı gösterisinde yaptığı bir deneyde tiyatro ve yaşam çok çarpıcı bir biçimde içiçe geçerken, tiyatronun uyarıcı gücü bir tokat gibi çarpıyor insanın yüzüne. Nazi üniformalı bir kaç kişi İstanbul Beyoğlu’nda tiyatronun önünden geçenleri durdurup kimlik kontrolü yapıyorlar. Buna şaşıranlar olsa bile, karşı çıkanlar olmuyor. Neden sonra bunun da gösterinin bir parçası olduğu ortaya çıktığında, insanlar otoriter bir sistemde ne derecede sindirilmiş olduklarının bilincine varıyorlar.

Genco Erkal’ın Sivas 93 oyunu

Genco Erkal’ın Sivas 93 oyunu

Genco Erkal’ın ise Sivas 93 oyunu, belgesel ve politik tiyatro türünün güzel bir örneği olmasının yanında tiyatronun toplumsal görevini yerine getirmesi yönünden de apaçık bir gösterge niteliğindedir. Oyun, defalarca kez yazılmış, çizilmiş ve anlatılmış olan 2 Temmuz 1993’deki Sivas Katliamı’nı konu alıyor.

Bu olayın tiyatro sahnesine taşınmasındaki artısı ise şudur: İnsanlara kişiler vasıtasıyla aktarımdan bir adım daha öteye gidilmiş, 2 perde süresince seyirciler olayın kıyısına köşesine herhangi bir yerine yerleştirilerek olaya bizzat tanık olmuşlardır.

Bütün bunların ışığında günümüzdeki tiyatral odaklı harcamalara, devlet sahnelerine ve ödenekli sahnelere bakıldığında ise Türk Tiyatrosu alakaya, üzerinde çalışmalar yapılmasına, apartman aralarındaki siyasi partilerle paylaşılan salonlardan çıkıp büyük salonlara taşınmaya, artık alaylıdan ziyade mektepli aktör ve aktristlere, uyarlama değil orjinal metinlere, nitelikli reji ve de göze hitap edecek dekorlara muhtaçtır.

Atatürk’ün Tiyatro ya Bakışı

Tiyatroya verilen değer skalasının gittikçe daraldığı bir toplumda Cumhuriyet’in daha ilk yıllarında Atatürk opera için “Bu bir inkılaptır.” ifadesini kullanıyor. 1930’un baharında ise Muhsin Ertuğrul ve Darül Bedayi oyuncularının Hamlet oyununu izleyen Gazi Mustafa Kemal, sonrasında Muhsin Ertuğrul’la bir yemek masasında bir araya geliyor.

Bu görüşme sırasında;

-Muhsin Ertuğrul’un öğrencileri Handan Uran ve Kerim Afşar’ın aktarımıyla

-Atatürk “Beyefendi zat-ı aliniz çok çalışmışsınız herhalde tiyatro denen olay bu olsa gerek, bizden devlet olarak ne istiyorsunuz?” diyor.

-Muhsin Bey bunun üzerine “Açız, sıkıntı çekiyoruz, aldığımız para çok az, paraya ihtiyacımız var fakat o halletmez ki” diyor ve ekliyor, “Efendim evvela bir konservatuvar.

-Gazi bunun üzerine davetteki diğer konuklara dönüp, “Efendiler! Hepiniz mebus olabilirsiniz,  vekil olabilirsiniz, hatta reis-i cumhur olabilirsiniz fakat sanatkar olamazsınız. Hayatlarını sanata vakfeden bu çocukları sevelim.” diyor.

Darülbedayi (şimdiki adıyla İstanbul Şehir Tiyatrosu) Türkiye’nin ilk konservatuvarı olup 1914 yılında kurulmuştur.

Saygılar.
Ayşegül.

Yorumlar ( 3 )
Yorum ekle
  • Fakir

    Yazar olarak aramıza katıldığınız ve ilk yazınız için teşekkürler. Konu ile alakalı olarak; Konservatuvar gören ve tiyatrodan çıkan bir oyuncu ile okumadan oraya gelen oyuncular arasında çok büyük farklar var tiyatro geçmişi olan oyuncuları kaliteleri ortada en iyi oyuncular ülkenin en iyi tiyatro, dizi ve filmlerini çıkartanlar onlar. Siyasal ve politik duruma etkisine gelirsek eskisi kadar etkili değil tiyatro ve tv de yayınlananlar. Ne yazık ki medya tarafsız değil.

  • Ali Benek

    O zamanlar yaşananlar Tiyatro’da yer bulmuş değerini de bilmiş Atamız konuda yazılan sözü ile açıkça belirtmiş. Tiyatrolar tek tek kapanıyor kalanlarda can çekişiyor tiyatronun değerini bilen sanatçılar da zamanla aramızdan ayrılınca artık kalmayacak sanırım. 🙁

  • Derdo

    Tiyatro’nun tadını alan biri TV’de izledikleri tatmin etmiyor. Tiyatro hatayı kabul etmez kestik tekrar çekelim demeye de gelmez zor iştir. Günümüzün sorunları tiyatroda canlandırılsa sanırım o tiyatroyu kapatırlar. 🙂